1 Mart 2010 Pazartesi

Bir yanım kalk gidelim diyor...

Ben her bahar aşık olmam ama her bahar gitmek isterim.
Gittiğim olmadı hiç.
Ama olsun...


Çok şey yapmayı isterken hiç bir şey yapmadan günlerin geçişini izlediğiniz oluyordur değil mi?
İstekleriniz ile enerjinizin birbirini tutmadığı zamanlarınız vardır…
Günün rutininden sıkıldığınız ama mızıkıp oyundan çıkamadığınız dönemleriniz olmuştur.
Kaçıp gitme hayallerini bir kenara koyun küçük değişiklikler, küçücük hamleler için bile kıpırdamadığınız, el değiştirmek isteyip de parmağınızı oynatmadığınız haller sözünü ettiğim.
İşte bu haldeyim ben…
***
İçimde bir yerde, bir devrimci büyütürken, diktatörümü de palazlandırıp, iktidarını kutsuyorum… Biri düzeni yıkmak istiyor, diğeri korumak…
Ben de seyrediyorum…
Sorsanız kaderci değilim, kader dediğin tercihlerdir derim, tesadüflerden bile söz ederim. Hatta kader insanın hak ettiğidir diye boyumdan büyük bir laf bile ederim…
Eee öyleyse sen de hak ettiğin yerdesin denilirse de, hiç itiraz etmem evet derim, evet hak ettiğim yerdeyim.
Ama kimsenin de kişisel tarihimi karalamasına izin vermem, veremem:) Kimse de vermesin zaten…
Şimdi düzeni korumak isteyen o diktatörün bir zamanlar nasıl bir kahraman olduğunu, ne zaferler elde ettiğini hatırlatıp, hakkını da yemem, yedirmem:)
Varsın kimse bilmesin, herkesin kahramanlığı kendine…
***
Benim sözünü ettiğim geldiğimiz yol değil, çıkmak isteyip de çıkamadığımız yol…
Geçmiş dediğin olmuş, bitmiş, yaşanmış. Alınabilecek ne varsa almışız, yüklemişiz heybemize… İşte o heybeyi vurup sırta, yola düşmek bahsettiğim…
Yol orada duruyor… Ben burada… Duruyorum…
Bir yanım kalk gidelim diyor, benim devrimci hazır, gözü kara, bıraksam hemen yola koyulacak.
Diğer yanım, otur diyor. Diktatörüm de biliyor ki her düzenin bir sonu var, var ama direniyor. O heybeyi kolay doldurmadın sen, önce sahip olduklarının kıymetini bil diye azarladığı da oluyor bazen…
Ne devrimcimi memnun ediyorum ne de diktatörümü…
Ne yola çıkıyorum, ne de duruyorum…
Kalabalığa kapılıp öylece sürükleniyor, gelip geçen günleri seyrediyorum…
Kalabalık dediğim kafamdaki kalabalık…
***
Evet, evet kafası kalabalık insanlarız biz…
Herkesin hemen her şeye fikir yürüttüğü, her şeye kafa yorduğu, herkesin her şeyi bildiği ve öylece yaşayıp gittiği toprakların çocuğuysan, kaçınılmazın biraz da bu kalabalık…
İlla şuçu kadere yükleyeceksek, kader bu işte:)
***
Şimdi, şu anda fikir yürütüyorum öyleyse; ya dağıtacaksın bu kalabalığı ya da bir düzene sokacaksın…
Kalabalık bir kafayla ne yola koyulmak ne de bulunduğun yere sahip çıkmak mümkün değil anlaşılan…
***
Yazıya nasıl başladın, nereye bağladın be Nilgün diyenlere not: Mazeretim var, kafamın kalabalığına verin:) Durum tespiti yapayım derken, bir self motivasyon yaptığımı ben de fark ettim:)
Şiir Can Yücel’den.. Şair otur diyenin kazandığını söylüyor…

Şu kalabalıkla baş edebilirsem, ben kalk gidelim diyene uyacağım…