21 Aralık 2009 Pazartesi

Gece Irmağına Gazel

Kara gece gibi akıyordu ırmak
Dibinde uçurumun, kıvrılarak
Ona bir tepeden bakıyordum
Ruhum onunla birlikte akarak
Göğsü kabarıyor alçalıyordu
Soğuk ayla aydınlanarak
Nasıl da kendiyle doluydu sadece
Nasıl da pervasız, çıplak
Şarkısı evrenin elemli şarkısıydı
Özgürlüğe özlemli ve tutsak
Gece ırmağı, kardeşi ruhumun
Akıyordu sınırlarına çarparak.

Bu gece yılın en uzun gecesi… Kimileri günler uzuyor diye seviniriyor ya ben geceler kısalıyor diye üzülenlerdenim… Şafağın, günün, güneşin güzelliği ayrıdır da gece daha bir yaşamdır… Kimsenin değildir, sahipsizdir geceler, size günden daha iyi arkadaşlık eder... Beyin daha çok çalışır, daha fazla düşünür, duyular sanki geceleri daha bir hassaslaşır, çoşku da hüzün de, acı da mutluluk da geceleri daha etkilir… Diş ağrınız bile geceyi bekler, etkisini hissettirmek için...:)
Gecenin güzelliğini düşününce aklıma Gündüz Vassaf geldi, Cehenneme Övgü kitabında nasıl da över geceyi… Ara sıra karıştırdığım, sayfalarında dolaştığım bir kitaptır, yok olmuş, bulamadım… Kayıplar da geceleri hatırlanır, demek ki hafıza da gece daha iyi çalışır…:)
Kimbilir hangi arkadaş geri vermek üzere aldı ve evine dönmeyi bekliyor kitabım… Farkında olduğum en büyük bencilliğim kitaplarımı paylaşmamaktır, kitap öneririm, kitap hediye etmeyi severim ama ille de kendi kitabımı isterim… Okuduğum kitapla duygusal bir bağ oluşur aramda, o kitaptan binlerce vardır da okuduğum benimdir… O yüzden birinden ödünç kitap almak da istemem, çünkü okuduğum kitabı geri vermek istemem…:)
Cehenneme Övgü, belli ki verilen sözlere, edilen yeminlere dayanamayıp bir arkadaşa emanet edilmiş, şüphelendiğim isimler var ama kime verdiğimden emin değilim, onun izini ayrıca süreceğim… Bu sevimsiz işi gündüze bırakacağım…:)
Kitap elimde yok ama ben kararlıyım, geceye övgüler düzmeye… Benim gibi kitaptan etkilenip de, notlarını internette tutanlar sağolsun, en sevdiğim kısımlardan alıntılar yapıp gecemi renklendireceğim… En uzun gece ya bu gece, gecenin kıymetini anlatmak niyetim…
Yaşamın anlamı gece duyumsanır ve sorgulanır... Kimse bunu öğle yemeği sırasında tartışmaz... Yaşam gecenin konusudur...
Haksız mı Gündüz Vassaf, gerçekten de öyle değil mi? Gündüzün kargaşası, gürültüsü, koşturmacası içinde, yaşam da akar gider… Koşturup, koşuşturup dururuz da hiçbir şeye yetmez zaman… Sohbetlerimiz bile iş güç üzerinedir, onu yapmak gerekir, bunu yapmak gerekir, gerekir de gerekir… Gün yetmez, sonraki günler de ipotek altına alınır, şu işi şu güne yetiştirmek gerekir, bu işi öbür güne…
Geceler… Geceler öyle midir?
Gün ışığı tuzaktır. Işık bizi kör eder. Ancak geceleri, gözlerimiz faltaşı gibi açılır. Geceleri, tüm öteki duyularımız da daha duyarlıdır; çünkü düzen güçleri o saatlerde, makinelerini kapatmış olurlar. Gece sessizliği dinleriz, karanlığa nüfuz ederiz, bedenlerimizin de hayal gücümüzün de dizginlerini serbest bırakır…
Ne güzel anlatmış Gündüz Hoca…
Gündüzler, bizi mantığımızı kullanmaya, kendi hapishanemize kapanmaya zorlar. Gün boyunca, baskı güçleri, aşkın özgürlüğüne karşı savaşır. Ancak gece bir daha aşık olur ve "seni seviyorum" deriz. Gündüzleri söylenen "seni seviyorum"lar, geceye gönderme yaparlar…
Söz üstüne söz söylenmez artık… Adı Gündüz, özü Gece olan üstada bir selam çakıp, bu uzun gecenin tadına varalım…
Şiir Ataol Behramoğlu’ndan, Gece Irmağına Gazel…

1 yorum:

  1. Geceler… Geceler öyle midir?
    Gün ışığı tuzaktır. Işık bizi kör eder. Ancak geceleri, gözlerimiz faltaşı gibi açılır...

    Zevkele okudum

    YanıtlaSil