30 Aralık 2009 Çarşamba

Balıklama dalıyorum 2010'a...

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

Ve saatler artık 31 Aralık’a döndü… An itibariyle yılın son günü…
Yarın yepyeni bir yıla uyanacağız…
Adettendir biten yılın muhasebesini yapmak...
Yeni yıla bir sürü cek, cak’larla girmek…
Boşverin…
Miş’ler zaten olmuş, bitmiş, gitmiş…
Cek’ler ya gelecek ya da gelmeyecek…
Cak’lar ya olacak ya da olmayacak…
Neler planlamıştık her bir yeni yıla girerken… Neler oldu?
Ummadığımız sevinçler yaşadık… Beklenmedik acılar…
Küçükken 2000 yılında kaç yaşında olacağımı hesaplardım...
Çok vardı 2000’e… Çok uzaktı ve ben gerçekten büyük olacaktım…
2000 geldi geçti, üstüne bir de 9 yıl bitti…
Büyüdüm gerçekten, çocukken düşündüğüm kadar büyük adam olamadım ama takvim yıllarıyla birlikte yaş aldım…
Kocaman kadın dediklerimin yaşına vardım… Çocukluk işte otuzunu geçen herkes kocamandı:)
Bir sürü şey yaşadım… Bir sürü şey yaşamadım…
Saatler geçmiyor diye hayıflandığım oldu, günler gelip geçerken boşverdiğim de…
Planladığım çok şey kıyıda köşede kaldı, aklıma bile gelmeyenler başıma geldi…
Öyle acılar çektim ki hiç dinmeyecek sandım…
Öyle mutluluklar yaşadım ki hiç bitmeyecek sandım…
Bazen izlediğim bir haber akıttı gözyaşlarımı, benim olmayan bir çocuğun acısına katlanamadım…
Bazen başkalarının mutluluğu bulaştı, benim olmayan bir çocuğun ilk dişinin çıkışını kutladım…
Haksızlığa uğradığımı düşündüğüm oldu, kırıldım…
Başkalarına haksızlık yaptım, fark ettiklerime üzüldüm,
fark etmediklerimle üzdüm…
Yol arkadaşlarım oldu yıllar boyunca, kimileri başka bir yola saptı…
Kimileriyle yolculuğa devam ettim, yeni yeni arkadaşlar buldum
yol boyunca…
Hepsini sevdim… Hepsini sevgiyle anmak isterim ama yapamam…
Kimilerini unutmayı yeğlerim…
Kimileriyle de belki bir gün, bir yerde yolumuzun yeniden
kesişmesini isterim.
İşte öyle böyle derken 2000 geldi geçti, üstüne bir de 9 yıl bitti…
Sonuç, ben oldum…
Şimdi biten bir yılın ardından ağıtlar yakamayacağım…
Yaşandı, bitti… Vebali boynuma…
Gelen yıla da öyle büyük anlamlar yüklemeyeceğim…
Yaşanacak, bitecek… Vebali boynuma…
Yaptıklarım, yapacaklarımın teminatı değildir! Bu böyle biline…
Şairin dediği gibi, balıklama dalıyorum hayata...
Bu yazı böyle bitmez… İyi dileklerin dilenmediği yeni yıl yazısı olmaz!
Yarın yılbaşı, yılın başı, ayın başı, günün başı…
İyi şeyler için ille de bir baş gerekiyorsa, hepimiz için dileğim;
yılın, ayın, günlerin, anların boşa gitmemesi…
Yıllarımızın, aylarımızın, günlerimizin, anlarımızın
gönlümüze göre geçmesi…
Bilirim, gönül güzel şeyler ister…
Şiir Ataol Behramoğlu’ndan…
Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var….
Paylaşacaksam tamamını paylaşmalıyım dedim…
Sen de okuduysan buraya kadar, tamamını okumalısın…

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiçbir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder