29 Aralık 2009 Salı

Ortaya karışık...

Rüzgar tersine esiyor. Niçin?
Eski günler geri mi gelecek?
Kımıldıyor kozasında böcek
Bildiği hayata doğmak için.

Bugün için aslında başka bir yazı yazmıştım… Ama gazetedeki bilgisayarımda kaldı… İyi de oldu, güzel başladığım bir güne olumsuz duygularla devam ederken karalamıştım o yazıyı…. Enerji vampirlerinden söz etmiştim… Onu da paylaşırım sizinle ama böyle enerjimin emildiği günlerde kendime nasıl geldiğime ilişkin sırrımı paylaşmak istiyorum sizinle…
Aslında sır denmez buna, herkesin bildiği bir şey; müzik… Evet müzik dinlemek…
Kızıp bağırmak, bağıramayıp daralmak yerine bırakın başkaları çalıp söylerken sizin ruhunuz havalansın…
Sözü burada bitirmeyip, iyi ama böyle zamanlarda ne dinleyeyim diyenleri de düşünerek kendi listemden ipuçları vereceğim…
Şimdi diyelim ki çok sıkıldınız, ağzınızı açsanız öfke saçacaksınız etrafa… Yapmayın…
Bunun yerine ilk dinleyeceğiniz parça Ave Maria olsun… Ama Schubert’in Ave Maria’sı... Söylemeyen kimse kalmamış bu parçayı, Cranberries’ten Sarah Brigtman’a kadar.. Benim önerim Christina England Hale’den dinlemeniz… O muhteşem besteyle, o nefis sesle garanti veriyorum, evren kaç katsa artık zirvesine yükselir, nirvana’ya erersiniz…:)
Yok Meryem Ana’ya yakarış benim bünyeme aykırı derseniz, Salat-ı Ummiye’yi önereceğim hemen… Itri’ye ait bu besteyi, Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası’nın yorumuyla dinleyin… İkisi de aynı işi görecektir, amaç önce sakinleşmek…
İkinci parçam Foolish Games, Jewel'den… Ceketini çıkardın ve yağmurda dikildin, her zaman böyle çılgındın…
Öfkesi hala geçmeyenler için Epica’dan Black Infinity…
Akıp gitmekte olan selden kendimi korumaya çalışıyorum diyerek boş bir sonsuzluğun içinde kaybolabilirsiniz...
Kıvama gelenler ise Leonard Cohen ile Dance Me diye mırıldanmaya başlayabilir...
Paniğe doğru dans et benimle, kendimi güvenle toparlayana kadar...
Biraz daha iyiyiz artık, öyleyse Lisa Ekdahl’ın Vem Vet’i ile ritm tutabiliriz… İsveçli bu genç cazcı bize kendi dilinde kim bilir derken, baştaki sen doğru olamayacak kadar güzel bir hikâyesin, sözlerini tamamen üstümüze alınabiliriz:)
Derim ki araya Natasha Begingfield’den Unwritten’ı da sıkıştırın..
Ben yazılmamış, aklımı okuyamıyorum, tanımlanmamışım… Daha özel nasıl anlatabiliriz ki kendimizi?
Sırada Beat İt var… İsteyen Michael Jackson’dan dinleyebilir ama Cris Delanno’dan dinlemek daha iyi geliyor bana, böyle anlarda.
Kaçarken çok daha iyisin… Bizimki de bir nevi kaçış zaten…:)
Vee artık final James Brown’dan I Feel Good… İyi hissediyorum, şimdi öyleyim bunu biliyorum…
Final önerime geçmeden önce, eğer kızdığınız kişi işyerinizden biriyse Tom Waits’den God’s Away On Business’i de dinlemeniz vaciptir derim...
Satarım kalbini hurdacıya güzelim, bir meteliğe…
Evet, şimdi daha iyiyiz… İnsanların arasına dönebiliriz…
Notalarla daldan dala uçarken, aman ne karışık bir liste demeyin! Hatırlatırım bu şarkıları dinlemeden önce siz de çok karışıktınız:) Ruh halimize göre, listemiz de ortaya karışık oluyor böyle:)
Bu kadar şarkıdan sonra, yok ben ağlamadan rahatlamam diyenlerdensiniz, onun için de başka bir liste yaparız… Yeter ki siz isteyin…
Bu arada İngilizcem şarkıları dinlerken çevirecek kadar iyi değil, sadece sevdiğim şarkılar ne diyor acaba diye google’a bakacak kadar meraklıyım:)
Şiir Orhan Veli Kanık’ın Ave Maria’sının ilk dörtlüğü... İlk önerime direnenler için özellikle seçtim…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder